Bir zamanlar .......1968...
Tüm yaşlardaki, tüm ülkelerdeki tüm öğrencilerime ithaf ediyorum...
Peşinen söyliyeyim, amacım kendi blogumun asla hedefi olmayan polemiklere girmek değil..Sadece Fransada sıksık gündeme gelen 1968 fenomeninin sistematik olarak yerden yere vurulması hakkında fikrimi söylemek..
Yıllardır ortalıkta yolunda gitmeyen herşey için 1968 ruhunu suçlamak vede "refah içinde, istikrarlı ve ahlaklı" bir toplumu baştan çıkaran bir şeytan olarak göstermek modası aldı gidiyor!
Bu yetmezmiş gibi, benimde içinde olduğum ,"baby boom" tabir edilen, yani savaş sonrası doğan kuşak, şu sırada başa gelen her belanın baş sorumlusu olarak gösterilmekte ve sözü edilen kuşak,ihtiraslı, bencil ve işgalci doğası gereği,gençlere "küreselleşen şahane toplumda" yer açmamakla suçlanmaktadır!
Gereğinden fazla kendi halinden memnun, kendi dünyası içine yaşamaktan dolayı körleştiği için,daha o yıllarda ufukta beliren ve günümüzde internet ,inter bağlılık ve inter bağımlılık şeklinde ortaya çıkan fırtınan tehlikesini göremiyen bir toplumu , belki çok radikal bir şekilde derinden etkileyerek değişimine yardım eden bir kuşak ve bir fenomene karşı gösterilen bu hırs ve bu hıçınlık nerden çıkmıştır?
Acaba niçin benimde içinde bulunduğum bu kuşağın, şimdi günümüzde,yapılması meşru kabul edilen bir savaşın öncüleri olduğumuzu anlamamakta direnilmektedir? Ancak bunu anlamak için ,zaman içinde küçük bir yolculuğa çıkıp, 1968 Mayıs ayına gitmek şart..!! Paris içten içe kaynıyor..Yüzlerce değil binlerce değil yüzbinlerce genç ...eh birazda " daha yaşlı genç", sokaklara dökülmüş, bayram yapıyorlar..!!Yalnız Paris,yalnız Fransa değil,dünyanın birçok yerinde bu bahar,gençliğin baharı...
O zamanlar sayıları epeyce fazla olan birçok insan,ne olduğunu bir türlü kavrayamıyorlar: Bu gençler ne istiyorlar?...Niçin refah içinde diyebileceğimiz (herkes konfor peşinde,herkesin otomobil, buzdolabı ve televizyon sahibi olma olasılığı var..) bir topluma karşı ayaklanıyorlar?..Savaş yıllarının yokluklarını ve kıtlığını yaşamamış bu gençler, içinde bulundukları bolluğa rağmen,şımarıklık ve nankörlük etmekteler....Neleri eksikki, neyi protesto ediyorlar?Ayrıca, tam olarak ne istiyorlar?..Sanki en önemli şey, somut birşeylere sahip olmakmış gibi düşünülüyordu!
Bazı gençler, sonraları Otuz Yıl Bolluk olarak adlandırılan yani 1945 -!975 yılları arasındaki materyalist çizgiyi son derece fakir,sınırlı,yetersiz hatta tehlikeli olarak tanımlıyorlardı: çünkü daha o yıllarda insanlar, bir "tüketim uygarlığı" sistemi içinde kalıplara sokuluyor ve sonunda ortaya kendi küçük konforu için son derece dikkatli ve kaygılı olan ama kendini hapseden zincirlere karşı kayıtsız ve kaygısız olabilen hatta bu zincirlerin farkında bile olamayan bir insanlığın formatı atılıyordu..
Tabiki 1968 hareketinin,tüm hareketlerde olduğu gibi ,abartıları ve amacının dışına taşması olmuştur.Ancak, gençlerin " temiz ve yeni bir hava" soluma gereksinimi ve kuvvetli bir hayal gücü ve ütopya isteğini içeren o dönemin idealleri ve sloganları, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
O dönemin idealleri şunlardı: Savaş yerine sevginin çözüm olduğu, buyurgan otoriteyi red etmek, ikiyüzlü ahlak ve din kurallarına karşı gelmek,küreselleşmeye yol açan uygarlığın tek çizgisini materyalizm olarak gören görüşü red etmek,doğayı mahveden eylemlerin karşısında yer almak ki bu zaten günümüzde ekolojik bilince dönüşmüştür.
O dönemin sloganları ise,şöyleydi; kaldırım taşlarını kaldırırsak,altından plaj çıkar..(şehirde bile deniz kenarında olduğumuzu düşliyebiliriz..), hayal gücü iktidara gelsin..
Bende blogumdaki 14 numaralı mektubumda sizlere şunu diyordum: SİZLERE HAYAL KURMAYI TEKLİF EDİYORUM...
68 hareketinin özünü oluşturan idealler, günümüzde de hala gerekliliğini korumaktadır. Dünyayı esir alan bencillik ve ilgisizlik,günümüz insanlarını ve gençliğin büyük bir kısmını duyarsız ,hissiz hale getirmiştir. İdealizm rüzgarı esince milyonlarca insan harekete geçebilir.İdeal yoksa,hiç birşey başarılamaz.Tahmin edilenden çok daha fazla insan,gizlice yada açıkça bir değişimi istemektedirler.İşte,bu değişimin motoru idealizmdir.İdealizm, dünyanın özsuyu gibidir.Ağacın kesilen dalı hemen kurur.Eğer bizde ideallerimizden koparılırsak, özsuyumuz bizi besleyemez ,eylemlerimiz ve yaratılarımız kurur ve çabalarımız bir işe yaramaz.Unutmayalım:yenilik soluğu bizim irademizdedir.Yaşımız kaç olursa olsun,bu yenilenme soluğu bizim enerjimizdir.
Değişik zamanlarda, çeşitli dönemlerde estiği gibi,1968'de de esen ve o dönemin gençleri tarafından ifade edilen bu büyük kozmik rüzgar, belirli bir kişiye yada kuşağa mal edilemez. Bu hareketin o dönemde ortaya çıkması gerekiyordu.Tıpkı onun arkasından gelen "new age" soluğunun bir başka "mayıs"ı oluşturduğu gibi..Bu rüzgar. tek bir kuşağa ait değil dememin sebebi,1968 den önce, bizim anababalarımızında başka bir dünyayı daha güzel, daha adaletli ve daha sakin yapmak için çok uğraşmış olmalarıdır.Onların çabalarını bugün başarısız olarak değerlendiremeyiz.Bence bu kuşaklar arası bir bayrak yarışı gibidir ve bir kuşaktan diğer kuşağa aktarılan bir çalışmadır.
Bu yüzden ,şimdi kırklarında olan 68 de doğan çocuklar, aynı mantıkla devam ederek bu ruhla dünyayı değiştirmeye çabalamalılar diyorum. 68 lerde henüz emekleme döneminde olan ama şimdi bu 68 doğumlu "genç"lerde belirginleşen özellikleri ve becerileri, pragmatik, ayağı yere basan, titiz olmalarıdır.bu özellikleri sayesinde, maddesel dünyaya demir atıp, ordan yeni bir dünya ve bir insan türünün ortaya çıkmasını gerçekleştirebilirler.Ayrıca bugün bebek olan geleceğin anababalarının ise, bugünün gençlerinin işlerini tamamlayarak bizim umutlarımızın bile ilerisine geçeceklerine inanıyorum.Bu en yeni kuşak, cesaret ve kararlılıklarıyla muhtemelen bizleri şaşırtacaklar...
O zaman her şey yerli yerine oturacak ve 1968 boşuna yapılmış olmayacak.Bana kalırsa, kuşakları birbirleri ile karşıkarşıya getirmek gereksiz bir eylemdir.Bizim anababalarımız mı yoksa biz mi daha iyiydik sorusunun hiç bir önemi yok.Çünkü onlarında hayalleri ve beklentileri vardı.Tıpkı biz ve çccuklarımızın olduğu ve çocuklarımızla torunlarımızın olacağı gibi..Önemli olan 68 ruhunu sürekli yaşatıp, dünyamızın iyliği için gerekli olan bu şahane enerji dalgasının çeşitli şekillerini aktarabilmektir..
*****************
Şimdi, sizi en "genç" devrimci ozan olan Pete Seeger ın dokunaklı bir şarkısınla başbaşa bırakıyorum.
Hepinizi,kuşaklar arasından ve kuşaklar ötesinden selamlarım...